Sensin sanırım beni umutsuzca yaşama bağlayan...

 

Yalçın Gökbudak
y_gokbudak@yahoo.com

yoksun sanki...
isimler taktığımız kuşlar da ölü...
geçmiş zaman koşurturmaları aklımda...heyecenları...telaşları
yoksun sanki...
benim varolabildiğim şu yalnızlığımda...
ölü şehir yollarına düşerim bazan...
                    gece iki üç aldırmam
             
       yoksun sanki
                    aslında varolduğun gün gibi gerçek

 

İşte böyle, acı bir çay iç şimdi bunları okuduktan sonra...
acısında beni hatırla...


    
Yalnızlıklarını paylaştığım insanların beni yalnızlıklarıma bıraktığı tütün zehiri 
günler yaşıyorum belli ki...
Altı yıldır caddelerinde sokaklarında gezdiğim şehrin çekiciliği kandıramıyor artık sisli gözlerimi "zaten hiç sevmemiştim ki..." diyorum. 
Öyle zor geliyor ki, duraklarında otobüs beklediğim, sokaklarında sevgilimle dansettiğim, ormanların da gün doğumunu izlediğim şehirden kopmak.
Aman be aldırma diyorum şarkılardaki gibi, aldırma sen yaşamana bak, 
sanki koca başkent bana aldırıyormuş gibi...
işe gidiyorum, soğuk, zevksiz tasarımlar çiziyorum. İğreniyorum, ölüyorum. 
Evimi değiştirdim sultanımdan ayrıldıktan sonra ama kendimi bir türlü değiştiremedim. 
En azından eve geldiğimde onun kokusu varmıyor burnuma, en azından diyorum, bırak en çoklar bana kalsın.
belirsiz silüetler canlanıyor salonumda, en çok evin cıvıl cıvıl havasını özlüyorum. Tanıdığım tanımadığı onlarca insan, onlarca değişik dünya...
    Birisi bana "her insan ayrı bir dünyadır "demişti, ben...kendi dünyamda yaşıyorum bu aralar. "Yorgunum" diyorum insanlara . Onlar bedenim yorgun sanıyorlar. Aslında "yorgunum anlamaktan
herşeyi" kitap okuyorum durmadan belki belki bu son sıkıntım diyerek. Yere boylu boyunca uzanarak kalp atışlarımı dinliyorum. Hayret eskisi gibi coşkun ve istekliler, gülümsüyorum, "ölmem yüreğim , ölmem". 
Karamsarlıktan değil sıkıldım, sıkıldım. 
Değişik bir şey yok, hafta sonları maça gidiyorum ve antrönerle tartışıyorum "why did you come to exercises" diyor. "No exercise no play" diyor oynatmıyor yedek kalıyorum. 
Bilmiyor ki hayatımın en büyük antremanını yapıyorum. Hayatımın en büyük maçına hazırlanmak için...
Bakma karamsarlık değil bunlar sadece gerçekleri görüyorum. Biraz bencil yaşıyorum bu ara. 
    Çevremdekileri güldürüyorum eğlendiriyorum. Sohbetimi seviyor herkes, ben hariç.
Kızlar açık secik sohbetlere bayılıyorlar, inat anlatmıyorum. 
Tarihten bahsediyorum, Şehzade Mustafanın katledilişini anlatıyorum babası tarafından hem de benim doğduğum topraklarda... Sıkılıyorlar başta ama Aybike sultanın hikayesini anlatınca onlara, bir kadının bu kadar sadık olabileceğine şaşırıyorlar. Bilmiyorlarki onur herşeyin üstündedir, o yüzden şaşırıyorlar sultanın hikayesine.
    "Ben bu çağın adamı değilim" diyorum çoğu zaman, gülüyorlar sığ akıllarıyla düşünüp. "Taş devrinin mi"diye soruyorlar. Cevap gayet açık Boş bir devrin değin sizinki gibi...
     Bozuluyorlar, kaçıyorlar önceleri sonra tek tek geliyorlar yanıma, soruyorlar, öğrenmek istiyorlar.
" Dünya bir düştür" diyorum ve "siz ben düşündüğüm için varsınız"
İşte böyle, acı bir çay iç şimdi bunları okuduktan sonra...
acısında beni hatırla...

---------------------------------------------------------------------------
[italik düşünceler] [şiir defteri] [edebiyat] [portre] [günlük] [editör]